Cumhuriyet’in kuruluş yıllarında doğan ve ailesiyle Medine’ye gittiği 1939’a kadar Türkiye’de yaşayan şair ve mütefekkir Ali Ulvi Kurucu, doğumunun 102. yılında anılıyor.
Hacı Veyiszade İbrahim Efendi’nin çocuğu olarak Konya’da 3 Mart 1922’de dünyaya gelen Kurucu’nun dedesi, Konya’nın yetiştirdiği önemli alimlerden Hacı Veyis Efendi idi.
Babaannesinin kendisi için Ali ismini uygun görmesiyle bu ismi alan şair, ilerleyen yıllarda 16 yaşlarında iken Konya’da bir züccaciye mağazasının tabelasında gördüğü ve çok beğendiği “Ulvi” ismini de kullanmaya başladı.
11 yaşındayken hafız oldu
Küçük yaştan itibaren Kur’an-ı Kerim’i öğrenen ve ilim tahsiline başlayan Kurucu, 11 yaşındayken hafızlığını tamamladı, bu suretle de ilk unvanını alarak ailesi ve çevresinde “Hafız Ali” olarak anıldı.
Lisans eğitimini El-Ezher Üniversitesi’nde tamamlayan Kurucu, Kahire’de Mustafa Runyun, Ali Yakup Cenkçiler, Ahmet Davudoğlu, İsmail Ezherli gibi isimlerin içinde bulunduğu Revaku’l-Etrak isimli toplulukta bulundu ve dönemin büyük alimlerinden şeyhülislam Mustafa Sabri Efendi, Mehmed İhsan Efendi ve Zahid Kevseri’den eğitim gördü.
Babasının vefatının ardından, 1939’da dönemin şartları doğrultusunda daha iyi bir eğitim ortamı sağlamak için Medine’ye göçen ailesinin yanına giden Kurucu, önce küçük çaplı ticaretle uğraştı. 1953 yılında Medine-i Münevvere Maarif Müdürü (Eğitim Müdürü) Muhammed Said Defterdar’ın teklifiyle, onun emrinde memuriyete başladı.
Bu görevi 1955’e kadar sürdüren Kurucu, bu tarihten sonra bir yıl kadar ilkokullarda Kur’an-ı Kerim ve siyer dersleri verdi. Daha sonra 1956’da Medine-i Münevvere Evkaf İdaresi’nin İnşaat ve Sicillat Dairesi müdürlüğü görevine getirilen şair, 1980 yılına kadar bu vazifeyi yaptı.
Kurucu, ayrıca 1947 yılında Konyalı olan yakın komşuları Hacı İbrahim Sandıkçı Efendi’nin kızı Fatma Hanım’la evlendi. Bu evliliğinden 1948’de kızı Sare Hanım, 1952’de ilk oğlu İbrahim Bey ve 1962 yılında ikinci oğlu Mustafa Bey dünyaya geldi.
“Safahat”ın tamamını ezberledi
Şiire ilgisi üniversite yıllarında başlayan Ali Ulvi Kurucu, Mehmet Akif Ersoy’dan da etkilenerek “Safahat”ın tamamını ezberledi.
Ardında yüzlerce şiir ve eser bırakan Kurucu, şiirlerinde kullandığı dil, üslup ve ölçü itibarıyla Tanzimat ve Serveti Fünun dönemi şairlerini örnek aldı. Bu dönemlerden Namık Kemal, Ziya Paşa, Süleyman Nazif, Tevfik Fikret, Abdulhak Hamit, Muallim Naci, Cenap Şahabettin ve Mehmet Akif Ersoy’un aralarında bulunduğu şair ve edipleri okuyarak kendisini yetiştirdi.
Kurucu’nun dini ve manevi konulardaki şiirleri ilk kez Ali Kemal Belviranlı’nın çıkardığı “İslamın Nuru” dergisinde yayımlandı.
Medine’de 2. Mahmud’un inşa ettirdiği Mahmudiye ve Şeyhülislam Arif Hikmet kütüphanelerinde 32 yıl görev yapan Kurucu, görev sürecinde Arapça, Farsça ve Türkçe kaleme alınmış binlerce yazma eseri inceledi ve tasnif etti.
Kurucu, 1985’te emekliliğinin ardından Türkiye’ye daha sık gelip Şeyh Sami, Şeyh Mehmed Zahid, Şeyh Abdülgafur Abbasi, Ebul Hasen Nedvi ve Hasan El-Benna’nın arasında olduğu isimlerle aynı ortamlarda bulundu, sohbetler gerçekleştirdi.
Ömrünün 56 yılını Medine’de geçiren Kurucu, 3 Şubat 2002’de aynı kentte vefat etti ve cenazesi Cennetü’l Baki kabristanına defnedildi.
Kurucu’nun kaleme aldığı eserlerden bazıları şöyle:
“Büyük İslam Şairi Dr. Muhammed İkbal”, “Nurdan Sesler”, “Zulmeti Yıkan Nur”, “Gümüş Tül”, “Gümüş Tül ve Alevler”, “Asırlar Boyunca Parlayan Nur”, “Gecelerin Gündüzü” ve “Medine Notları”